Prebiyotikler, “Gıdaların sindirim sistemi tarafından sindirilemeyen ancak sindirim sistemindeki bir veya birden fazla faydalı mikroorganizmaların gelişimini seçici olarak arttıran bileşenler” olarak tanımlanmaktadır (Gibson ve Robertfroid, 1995).
Genellikle, bakteriyel aktivite dışında sindirilemeyen çeşitli oligosakkaritler prebiyotik olarak kullanılmaktadır (Fooks ve ark., 1999). Bir gıda bileşeninin prebiyotik olarak adlandırılması için sindirim sisteminin üst bölgelerinde hidrolize olmaması veya emilememesi, faydalı mikroorganizmaların seçici olarak gelişimini sağlaması, kalın bağırsaktaki mikrobiyal kolonizasyonu faydalı yönde değiştirmesi ve sağlık üzerinde olumlu etkilere yol açması gerekmektedir (Gibson ve Robertfroid, 1995). Eğer bir gıda hem probiyotik hem de prebiyotik içeriyorsa sinbiyotik olarak adlandırılmaktadır (Saarela ve ark., 2000).
Probiyotikler; bağışıklık ve sindirim sistemine faydalı olan, bağırsak sağlığını koruyan canlı bakteriler ve mayalardır. ‘Yaşam için’ anlamını taşıyan probiyotik, antibiyotik teriminin anlamca karşıtıdır.
Probiyotikler bağırsaklardaki iyi bakterilerin sayısını arttırarak bağışıklığı desteklerler ve sağlıklı kalmamıza yardımcı olurlar. Probiyotikler farmasötik preparatlarda takviye olarak alınabilir. Ancak canlı bakteri içeren fermente gıdalarda da doğal olarak da oluşabilir. Probiyotik ürünler arasında yoğurt, kefir, peynir, lahana turşusu, boza gibi fermente yiyecekler, bebek mamaları ve takviyeler bulunur.
Bağırsaklarda yaşayan mikroorganizmaların tümüne ‘bağırsak florası’ denir; her sağlıklı bağırsakta 500’den fazla türü temsil eden 100 trilyon civarında mikroorganizma bulunur. Çoğu sindirime, besin emilimine yardımcı olur, hastalığa neden olan bakterileri tahrip etmeye katkıda bulunur. Probiyotik ürünlerdeki mikroorganizmaların çoğu, bağırsaklarımızda doğal olarak yaşayan bakterilerle aynı veya benzerdir.
Probiyotiklerin Faydalı Özellikleri ve Etki Mekanizmaları
Probiyotiklerin tüketimi sonucu belirtilen faydaları; laktoz toleransını arttırması, sindirim sistemi enfeksiyonlarını engellemesi, kanser riskini azalması, kolesterolü düşürmesi ve kalp-damar hastalıklarını engellemesi, sindirim zorluklarını gidermesi, çeşitli vitaminler sentezleyerek besleyiciliği artması ve bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesi olarak özetlenmektedir (Fooks ve ark., 1999; Salminen ve ark., 1998; Saarela ve ark., 2000; O’Sullivan, 2006). Bu etkilerin etki mekanizmaları hakkındaki bilgiler henüz kesin olmamakla birlikte bir faydalı etki için çoklu etki mekanizmalarının olabileceği ve her bir suşun kendine has etki sağlayan fonksiyonları olabileceği belirtilmektedir (Gueimonde ve Salminen, 2006).
Özetle Probiyotik aşağıdaki özelliklere sahip olmalı:
Yüksek oranda canlı mikroorganizma içermeli
Mide asidi ve safraya dirençli olmalı
Bağırsakta kolonize olabilmeli, doğal floraya adaptasyon sağlamalı
Bağışıklık sistemini uyarabilmeli
Antimikrobiyal salgı üretebilmeli
Vitamin sentezleyebilmeli
Raf ömrü boyunca canlı kalabilmeli
Sağlığa olumlu katkı yapabilmeli
Sindirim sistemini, bağırsakları korur
Bağırsakları ve mideyi saran mukusun kalınlığını ve mukavemetini arttırır, enfeksiyon veya iltihaba neden olabilecek zararlı bakterilerin tahrip edilmesine yardım eder. Böylece mide ülseri oluşumunu engeller. Bağırsak florasının bozulmasıyla gelişen; enfeksiyonların ve antibiyotiklerin neden olduğu ishal, kabızlık, irritabl bağırsak sendromu, enflamatuar bağırsak hastalığı, ülseratif kolit, Crohn hastalığı, kolon kanseri tedavisinde ve önlenmesinde yardımcıdır.
Bunun yanı sıra;
Enfeksiyonları önler,
Bağışıklığı güçlendirir,
Alerjilerden korur,
Kanser riskini azaltır,
Kilo vermeye yardımcı olur
Kalbi korur,
Diş çürüklerini önler,
Bebeklerde kolik belirtilerini yatıştırır,
Soğuk algınlığından korur,
Vücudun iyi-kötü bakterilerini dengeler,
B vitaminlerinin üretimini arttırır,
Uyku kalitesini arttırır,
Depresyonu azaltabilir.
Cildi korur